Deplasmanıma Dokunma



...Armanın Peşindeyiz...
..Peşindeydik..


Taraftar nedir? dedik kendimize..
Taraftar, renklerine gönül verdiği takımı her zamanda, her koşulda, her 'mekan'da desteklemeyi kendine görev edinmiş insandır bizlere göre. Takımın yanında olmak mevzu bahis olduğu zaman 'sınır' tanımayan, ama bazıları tarafından her gün yeni bir 'sınır'la karşılaştırılan kişidir taraftar.

Bizler ne dedik?

Dağlar duvar olsa önümde..
Yollar, kördüğüm düğümlense..
Dönmem!
Gözümü bağlasalar, ipe götürseler
CİMBOM çağır yeter!


Önümüze dağlar değil yollar değil, kendini futbolun sahibi sanan sizler duvar oldunuz!..
Gümüşsuyu'ndan Beşiktaş'a 'omuz omuz'a inerken, münferit de olsa Kadıköy'e giderken yolların kördüğümlerini çözebildik,
DÖNMEDİK!
Ancak biz yönetim - futbolcu - taraftar diyerek ayrılmaz 3'lümüze anlam katarken, sizler gözümüzü bağlayarak bizleri ipe götürdünüz.
Cimbom çağırdı! Biz can attık! Ama yetmedi!...


1000'ler içinde 100'ler olma hakkımız alındı. 
90+3'te atılan gol sonrası taraftarıyla kucaklaşacak olan futbolcunun sevinci yarım bırakıldı.
Devre arasında televizyon başındaki arkadaşa atılan 'sesimiz iyi çıkıyor mu?' mesajı, gelen olumlu yanıtla birlikte ses telleri yırtılırcasına bağrılan "Kadıköy sustu bizi dinliyor" tezahüratı, golden sonra yakılmak üzere itinayla saklanan meşaleler, yenilse de yense de maç bitiminde ışıkların kapandığı stadlarda armayla yeniden kucaklaşma...
Gerçi orada yaşanan duyguları tarif etmeye ne bizlerin gücü yeter  ne de bu cezaları verenlerin anlamaya kapasiteleri...

Takımını 90 dakika hiç durmadan desteklemenin verdiği gururu hissetme, bizlerce, üstüne yaşanamayacak olan mutluluktur. Yediğimiz golden sonra oluşan sigara dumanının aynı anda yükselmesi; yaşanılan heyecanın, stresin yine o anda iliklerine kadar hissedildiğinin göstergesidir.
Bununla birlikte; "seninle ağlarım, seninle gülerim" tezahüratının hakkını vermektir, deplasman.

Şimdilerde biz taraftarların pek çoğunu etkileyen bir cümle dillerde dolanmaktadır. "Güzel futbolcu gol attıktan sonra tribüne koşandır" denilir. Peki ya koşacakları bir tribünleri yoksa? Cezalandırılan kimdir? Güzel futbolcular mı? Güzel taraftarlar mı?


Oysa armanın ve takımının yanında olma; deplasman hakkı, taraftarın en büyük hakkıdır. Taraf olmak, fikstür çekilirken ezeli rakibinle deplasmanda oynanacak maçın tarihini heyecanla beklemektir, maç haftasını uyumadan karın ağrısıyla geçirmektir.
Maç özetini izlerken kendi tezahüratını duyma sevincidir.
Yıllardır, futbol federasyonu başta olmak üzere , basının  da ısrarla ortaya çıkarmaya çalıştığı 'tribün terörü' tabirinden yola çıkarak böyle bir karar alınmış. Terör? Siz, taraftarların futbol aşkına şekil vermeye çalışırken, kısıtlama getirirken, taraftara yapılan nedir? Başkanların Türk futbolu için büyük bir çözüm diye sundukları bu karar, çifte standartın, çıkar ilişkilerinin zaferidir.


Bizler "saha kapatma cezalarında deplasman taraftarlarının suçu nedir ki?" diye bile düşünürken, şimdi böyle bir cezanın sadece deplasman tarafına çıkarılmasını hepten şaşkınlık ile karşılıyoruz.


Futbolun olmazsa olmazı taraftar;
Taraftarın olmazsa olmazı deplasmandır!
Sizin deyiminizle 'olmasa da olur'u değil.


'Oz'Büyücü - 'G'heorghe Hagi - 'P'opescu