..Sustuysak Bir Yere Kadar!..


TFF... Türk futbolundaki tükenmişliğin en üst seviyeye ulaştığı nokta...
Güvenilirliğini ve adaletini çok önce kaybetmiş olan bu kurum, Türk futbolu için bir dönüm noktası olan '3 Temmuz süreci'ni en kötü şekilde yönetmekle kalmayıp, başarısız kararlarına her gün bir yenisini ekleyerek yoluna devam etmektedir.

Galatasaray yönetim ve taraftarının bu kararlara karşı takındığı sessiz tavır ise, TFF'nin kurumlarının aldığı skandal kararlara her geçen gün bir yenisini daha rahatlıkla eklemelerini sağlamaktadır.

En bariz şekliyle birbirine benzeyen bir kaç vakaya ve bunların sonucunda alınan kararlara bakıldığında, bu kurumları kişi sayılarına göre ele geçirdiklerini düşünenlerin ne kadar haklı çıktıklarını zaman bizlere kolaylıkla gösterebilmektedir.


Engin Baytar 

Galatasaray - Fenerbahçe Süper Kupa finalinde hakem Cüneyt Çakır'ı gördüğü kırmızı kart sonrası yakasından tutup sürüklemesi sonucu bugüne kadar görülmemiş şekilde 11 maç men cezası aldı. Ve tahkim tarafından da bu ceza oybirliği ile onandı. Bir çok Galatasaray'lı Engin Baytar'a yapmış olduğu hareketten dolayı kızgındı, bir kısım ise sonuna kadar arkasında durdu.


Ama sonuç olarak neredeyse herkesin görüşü şu şekildeydi; "bundan sonra herkes özellikle hakemlere karşı bu caydırıcı cezalar sebebiyle daha dikkatli davranacak." Olması gereken buydu belki de. Zannettik ki "bu caydırıcı cezalar" herkese aynı şekilde uygulanacak. Kimse sesini çıkarmadı. Cezamızı çektik.
Bir kaç ay sonra ise sahneye farklı renkler çıktı.

Meireles 

Galatasaray- Fenerbahçe maçında Yekta Kurtuluş'a yaptığı hareket dolayısıyla ikinci sarıdan kırmızı kartı gördü. Ki bu zaten o müsabakadan ve bir sonrakinden men olacağı anlamına geliyordu. Peki ya sonra yaptıkları?
Meireles gördüğü kart sonrası önce hakemi kendisine doğru çevirerek "top" işareti yapıyor sonra hırsını alamayıp hakemin yanına gidiyor burnunun dibine girerek suratına tükürüyor. Hakem o anda gözlerini kapatıyor ve Meireles uzaklaşırken yüzünü siliyor. Bu sırada saha dışına yönelen Meireles hala hırsını alamıyor ve taraftarı tahrik etmek için formasındaki -bir türlü bulamadığı- fenerbahçe armasını öpüp taraftara gösteriyor, yetmiyor bir daha öpüyor ve taraftara gösteriyor... O da yetmiyor taraftara doğru tükürüp armasını tekrar öpüp tekrar taraftara doğru tutarak sahayı terk ediyor.



Hakem Halis Özkahya raporunda Meireles'in kendisine tükürdüğünü yazdığı halde, buna itibar edilmeyerek, toplanan kurul PFDK'nın Meireles'e vermiş olduğu 12 maçlık men cezasını oy çokluğu ile 4 maça indiriyor.

Sebebine gelince;
"Yayıncı kuruluştan gelen ve toplam süresi 6 saat 38 dakika 35 saniye olan 5 CD halindeki görüntülerin tamamı izlendiğinde, Raul Meireles'in müsabaka hakemine oldukça yakın mesafeden, ısrarla ve sert ifadelerle itiraz ettiği, yüzünün tamamen görünmesine olanak sağlayan görüntülerde konuşmanın sertliği nedeniyle, ne söylediği tam olarak anlaşılamamasına rağmen başını sert şekilde öne doğru hareket ettirdiği sırada kullandığı sözün etkisiyle hakemin yüzüne bir sıvının gelmiş olabileceği düşünülse de futbolcunun tüm bu eylem sırasında konuşmaya devam ettiği ve konuşma esnasında tükürme eyleminin fiziksel olarak mümkün olmadığı.."

Buradan anladığımız şey, hakemin raporunda yazdıklarının veya görüntülerde gördüğümüz üzere Meireles'in yaptığı hamle sonrası hakemin gözlerini kapaması ve yüzünü silmesinin hiçbir öneminin bulunmamasıdır. Yani tükürmemiş olduğu çıkarımına varılarak 12 maçlık bir ceza sadece 4 maça indirilebiliyormuş, bunu da öğrenmiş olduk. Sonrasında bu duruma kısmi olarak benzetilebilecek bir bir vaka daha yaşanıyor ülkemizde.
Ancak bu sefer renkler sarı kırmızı... Peki ya aynı tahkim ne karar alıyor?

Felipe Melo

Galatasaray - Beşiktaş maçında Oğuzhan'a tükürdüğü gerekçesiyle direk kırmızı kart görüyor. Melo gördüğü kart sonrası Oğuzhan'ın yanına gidiyor, yardımcı hakeme, hakeme giderek tek bir işaret yapıyor "Yukarıda Allah var". Ancak Felipe Melo 4 maçlık men cezası ile Meireles'le aynı cezaya çarptırılıyor.

(Dakika: 2:47 ve 3:04 dikkat)


Sebebi;
"Yayıncı kuruluştan celbedilen müsabaka görüntüleri ile itiraz eden kulüp tarafından sunulan görüntüler izlendi. Yapılan müzakere neticesinde; hakem raporunda bulunan hususların aksini ispata yeter kuvvette delil ve emare olmaması yanında, olayın gerçekleştiği anda rakip takım futbolcusunun tepkisi ve diğer oluşa dair tespitler dikkate alınarak" 4 resmi müsabakadan men alınıyor. Ve tahkim yine oy birliği ile kararı onaylıyor.

Açıkçası tahkim kurulu üyelerinin Meireles'in görüntülerinde "hakem raporunda bulunan hususların aksini ispat edecek yeterli kuvvette delil"i nasıl bulduklarını elbetteki fazlasıyla merak ediyoruz. Ayrıca "Oğuzhan'ın tepkisi" dikkate alınarak Melo'ya 4 maç men cezası verilebiliyorsa "Özkahya'nın gözlerini  kapatması ve sonrasında yüzünü silmesi"nin neden göz önünde bulundurulmadığını da...
Hadi diyelim ki tükürmeye 4 maç ceza biçildi.
O halde Meireles'in "taraftarı tahrik" etmesi, ve hakeme "top" işareti yapması bu cezaların bonusu muydu? Serbest miydi?
Melo'nun hatası bu hareketleri yapmaması, yalnızca "yukarıda Allah var" demesi miydi?

Kısacası bizler bu mantık hatalarını, futbol federasyonu kurumlarının bu yanlı kararlarını anlamaya çalışırken yakın zamanda bir maç daha oynandı ve bu yanlı yönetimler yine gözümüzün içine içine sokuldu.
Başrolde yine her zaman bildiğimiz gibi Emre B. ve Volkan D. yer aldı.


Emre Belözoğlu

Son zamanlarda olduğu için Emre B. hakkında eklediğimiz görüntüler Fenerbahçe - Kasımpaşa maçından. Kasımpaşalı oyuncu Emre Belözoğlu'na "sen kaptansın yapma bunu" şeklinde anlaşılan uyarılarda bulunsa da Emre her zamanki gibi gerek saha kenarına gerek hakemlere dilediğince küfürler etmeye devam ediyor. Bugüne kadar Emre herkesin bildiği üzere, hakemlerden herhangi bir kırmızı kart almamasının paralelinde, Türkiye'de saha içerisinde en rahat davranabilen, dilediğine bağıran, küfreden, rakip futbolculara en sert şekilde hamlelerde bulunan, yeşil sahaların ağası durumunda futbolculuğuna devam eden kimsedir. Bu ünvanını takım arkadaşı Volkan Demirel ile birlikte elinde bulundurmaya devam eden Emre hiçbir ceza almamasının yanı sıra sık sık da bazı ödülleri kazanma şansını elde edebilmektedir.



Ne gariptir ki Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "spordaki şiddete karşı" başlattığı kampanya için çekilen reklamda yer alan bu isim; Milli maçta Galatasaray taraftarlarının olduğu kısıma dönüp "ağz.... sı.... ben sizin or...... evlatları" diyebilecek kadar kendini kaybetmiş, karakteri ile ülkemizin yüz karası olmayı gittiği her takımda başarmış Emre Belözoğlu'nun ta kendisidir. Yani böyle bir futbolcu bu ülkede bırakın cezalandırılmayı bir de üstüne üstlük ödüllendirilmektedir.
Unutmayalım ki takım arkadaşı Volkan Demirel hakeme ve yayıncı kuruluşa çaktırmadan taraftara dönerek, bir taraflarını tutması sonucu, "kasıklarım ağrıyordu" açıklamasının komedisini bile yaşatmışlardır bu ülkeye. İşte böyle bir takımın tüm futbolcularının yıllardır "taraftarı tahrik etme" konusunda uyarı dahi almaması da ayrı detay olarak karşımıza çıkıyor.

....................................................

Ve bunların yanı sıra Galatasaray ve Fenerbahçe'nin bir yıl arayla Orduspor ile olan müsabakalarında teknik direktör cephesine bir göz atalım dediğimizde ise karşımıza çıkan sonuç, bunca zaman alınan kararların devamlılığını gözler önüne sermektedir.

Fenerbahçe Orduspor maçı sonrası Aykut Kocaman;
"Sivas maçıyla başlayan, ufak ufak hani 'ince ince yasemince' derler ya, böyle bir durum var. Bir budama var. Güç dengeleri değişti. Bu güç kaybını da hakemlerin iyi aldığını düşünüyorum. Çok net söylüyorum, güç dengeleri değişti.''

Galatasaray Orduspor maçı devre arası Fatih Terim;
"İkinci yarıda daha kötü yönetiminize devam edin ne var ne bakıyorsun ben sana birşey söyleyince ceza alıcam öylemi böyle adalet mi olur sana bu raporu yazdırmayacağım, sana bu zevki yaşatmayacağım hoca"

Aykut Kocaman bu söylemleri için herhangi bir cezaya maruz kalmazken, Fatih Terim'e verilen ceza ise 3 müsabakadan men!

...............................................................

Tüm bu yaşananlar neticesinde insanların aklına ister istemez o meşhur "tape"ler yeniden gelmektedir.
Belli ki 3 Temmuz'dan bu yana yaşanan şike süreci bu ülkede hiçbir şeyi değiştirmemiş, düzeltmemiştir.
Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu'nun TFF seçimleri sonrası gazeteci Tahir Kum ile yaptığı bir telefon konuşmasında ne diyordu?
"Tahkim Kurulu 6-1 bizde. Disiplin Kurulu da 4-3 bizde"

Buyrun alın tüm kurullar sizde olsun. Ancak şunu unutmayın ki;

Kenetlenen bir Galatasaray'ı 7-0 da olsanız yenemez, dağıtamazsınız. Bundan yana en ufak bir şüphemiz bulunmamaktadır elbetteki.

Ancak bizim anlayamadığımız; Türk futbolunda yaşanan bunca adaletsizliğe rağmen Galatasaray'ımızın haklarının yalnızca

"Değerlendirmeyi kamu vicdanına bırakıyoruz.
Saygılarımızla,
Galatasaray Spor Kulübü"

cümleleriyle savunulmasıdır. Bu sessizliğin sebebini bir türlü anlayamıyoruz.

Değerlendirmeler elbetteki kamu vicdanını sızlatıyordur. Ancak Galatasaray Spor Kulübü, resmi sitesinden bir yazı yazıp, sonuna da değerlendirme sizindir diyerek geri çekemez kendisini.

En başından beri yapılması gereken şeydi yüksek sesle yapılacak bir savunma. Sessizliğimiz sürdüğü sürece bu adaletsizlikleri görmeye devam edeceğiz.

İşte bu yüzden geçen seneden beri, şampiyonluk süslemesine aldanmayarak her zaman sormaya devam ediyoruz;

İmparatorun konuşacağı şey neydi? Ve kim tarafından neden susturuldu?
İmparator bile konuşup bizlerin haklarını savunmayacak da internet sitemizde değerlendirmeyi kamu vicdanına bırakanlar mı savunacak Galatasaray'ımızın haklarını?

"Güvenilirliğini yitirmiş bir kuruma itirazda bulunmayı düşünmüyoruz" demek yenilgiyi kabul etmektir. Asıl bariz bir şekilde yapılan haksızlıklardan sonra 'biz yolumuza bakıyoruz, Galatasaray'ı durduramayacaksınız' cümleleridir, artık güven vermeyen. Peki biz neyin mücadelesini veriyoruz?

Asalet elbetteki bazen susmayı gerektirir.
Ancak bu kadar açık adaletsizliklerin karşısında böylesine sessiz kalmak, asaleti değil yenilgiyi temsil eder!..