Öncelikle belirtmeliyiz ki bugüne kadar yazdığımız yazıların içerisinde en yürek burukluğu ile kaleme alacağımız yazı budur. Çünkü bizler her zaman "profesyonelleşmenin, profesyonel bakmanın" karşısında, Galatasaray armasının olduğu her şeye hayranlıkla sahip çıkma tarafında olan taraftarlardık... Hep de öyle kaldık.. Zaten bunca zamandır içimizde büyüyen öfkenin sebebi de armamızı taşıyan bir kurumun bizlerin beklediği kadar o kutsal armaya sahip çıkmaması, kendisini o armaya yakıştıramamasıdır...
Galatasaray TV ilk yayına başladığı zamanlarki heyecanımızı yalnızca bu heyecanı yaşayan milyonlar anlayabilir. Düşüncelerimiz öyle farklıydı ki... Tüm haberleri ilk kendi kanalımızdan duyacak, kendi kanalımızda takımlarımız, teknik taktik açısından değerlendirilecek, tüm çalışanlarının Galatasaray aşkıyla dolu olduğu ve tabii ki her zaman en önde dünyaya örnek olan muhteşem Galatasaray taraftarını tutan bir yayın organı olacaktı... Daha doğrusu bizler öyle hayal ediyorduk...
Hayal ediyorduk ama zamanla kanalın nasıl bir yöne evrildiğini gördükten sonra "neler oluyor?" diye sorarken birden resmi sitemizde "Galatasaray TV'nin Hedefleri"ni görüverdik...
"...Spor haberleriyle ve programlarıyla, Galatasaray dışında da tüm sporseverlerin ilgiyle ve beğeniyle izleyeceği, her sporseverin kendinden bir şeyler bulacağı ilkeli, kaliteli ve zengin içeriğiyle geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyor... "
İşte aslında her şey bu belirlenen hedeflerden sonra yıkılmaya başlamıştır. Geçtiğimiz zamanlarda izlemek için ek ücret bile ödediğimiz, renkleri, stüdyoları, görüntüsü 1980'lerden kalan Galatasaray TV, eminiz ki birçok taraftar tarafından bugünün Galatasaray TV'sinden daha iyiydi aslında...
Bir 'spor kanalı' olmak nedir?
Peki ya bir 'spor kulübünün kanalı' olmak nedir?
Gereklilikleri nelerdir?.. En önemlisi farkları nelerdir?..
Galatasaray TV'nin gerçek hedefi bunlardan hangisi olmak olmalıdır?
Peki Galatasaray zincirinin en zayıf halkası olan Galatasaray Tv'de bu hatalar zinciri ne zaman başlamış, nasıl devam etmiştir?
O hatalar zinciri, vakt-i zamanında yazmış olduğu bir köşe yazısında Galatasaraylıları 'zübük' olarak tanımlayan Bahri Havadır adlı şahsın kanalın başına getirilmesiyle başlıyordu esasen. Galatasaray taraftarını karşısına alan bu zat, Galatasaray taraftarının karşısına Galatasaray Spor Kulübü resmi kanalının müdürü olarak çıkarılıyordu. Tv kelimesinin önünde bulunan 'Galatasaray' adının büyüklüğünden bihaber olan bu şahıs, göreve geldikten sonra yaptırdığı veya yaptırtmadığı programlar ile bizleri elbette şaşırtmamıştır.
Geçmişi ve bugünü zaferlerle dolu olan kulübümüzün kanalı ne yazık ki Galatasaray'dan çok 'İstanbul'da nerde yemek yenir', 'Barcelona takımının bir günü nasıl geçer', 'Kral Tv bu sene kimlere ne ödülü vermiş' gibi Galatasaray'la uzaktan yakından alakası olmayan programlarla biz taraftarları isyan noktasına getirmiştir.
Kulüp kanalı oldukları gerçeğini bir türlü kabul etmeyen yönetici ve çalışanları Galatasaray Tv'nin 'tarafsız bir spor kanalı' olması için ciddi çabalar sarf etmekten hiçbir zaman geri kalmamaktadır. Bu nedenledir ki hata üstüne hata yapmakta, yaptıkları her hata başka yanlışlara sebep olmaktadır. Peki nedir bu hatalar?
Çalıştığı spor kanalında tarafsız(!) kimliğiyle yayınlara çıkarılan, ama tarafının ne olduğu çok iyi bilinen, eline geçen her fırsatta Fenerbahçe yandaşlığından daha çok Galatasaray düşmanlığı yapan Rıdvan Dilmen, bir programa katılmak için kanala davet edilmiştir. Taraftarın sert tepkisiyle karşılaşan kanal çalışanlarından biri konuyu anlamsız bir şekilde 'Metin Oktay centilmenliği' ne bağlamış ve adeta 'özrü kabahatinden büyük' durumuna bir örnek teşkil etmiştir. Söz konusu programın gerçekleşmeme nedeninin, Rıdvan Dilmen'in daveti geri çevirmiş olması ise en az davetin kendisi kadar acı vericidir.
Bu hatanın ardından taraftarın isteklerini yerine getirmek adına taraftar merkezli yayınlar yapmayı hedefleyen Galatasaray TV yine başarıdan çok başarısızlık örneklerinden birini sergilemiştir. BloGS adı verilen programda Galatasaraylı blog yazarlarını programa konuk etmek amacıyla yayına başlanmış fakat sosyal medyada binlerce takipçisi olan ve 'fenomen' diye adlandırılan insanları takımlarına bakmaksızın Galatasaray TV ekranlarına çıkarmakta zerre sakınca görülmemiştir. Konuk olarak yayına alınan ya da alınması son anda taraftarın farkındalığıyla engellenen bu insanları sadece rakip takım taraftarı olarak adlandırmak yetersiz kalacaktır. Çünkü bu insanlar sosyal medya üzerinde Galatasaray'a, Galatasaray futbolcusuna, taraftarına hakaret içerikli mesajlar atan kişilerdir. Program için seçtiği konukları zerre araştırmayan kanal çalışanı yaptığı hatadan sonra gelen tepkiler üzerine 'böyle yapmayın, üzülüyorum' gibi egoistçe bir tavır sergilemekte zerre sakınca görmemiş ve anlamına asla hizmet etmeyen program yayınlanmaya devam etmiş, ettirilmiştir.
Galatasaray'ımızın gerek Şampiyonlar Ligi maçları öncesi gerek derbileri öncesi bir araya gelen bizler sabahlara kadar eski cdleri izlemek, youtube'dan videoları izlemek zorunda bırakılmaktayız. Neden?
Çünkü hiçbir gerekli zamanda Galatasaray TV'de taraftarı coşturacak, heyecanlandıracak, duygulandıracak bir programa rastlamak mümkün değildir. Bu anlayışla devam edildiği sürece de olmayacağı açıktır...
Hatta Galatasaray sayesinde var olmuş ama kendi kendisini yok etmek adına her türlü Galatasaray karşıtı söylemlerden asla geri kalmamış Hakan Ünsal'ı mütemadiyen kanalda görmek, 'ihanet' lafının sözlükteki karşılığı, inananları sırtından vuracak kadar 'profesyonel' olan Fatih Akyel'le röportaj gerçekleştirmek, kanalda her hafta görmemiz gereken Tugay Kerimoğlu'larına Suat Kaya'lara Hagi'lere yapılan en büyük haksızlık, nankörlüktür... Galatasaray'ın yaşayan binlerce efsanesi varken, gaflet dalalet ve hatta hıyanetlerini "bilmedikleriniz var" yaftasına saklayanları Galatasaray TV'de görmek; o dillerinden düşmeyen 'profesyonelliği' , 'tarafsızlığı' her seferinde daha da can acıtacak şekilde gözler önüne sermektedir.
Türk Futbolu'na kara bir leke olarak geçen '3 Temmuz süreci' boyunca GS TV 'tarafsız spor kanalı' olma ilkesinden uzaklaşmamış, Bahri Havadır'ın kulüp kanalımızı Lig Tv formatına uydurma çabaları doğrultusunda bırakın diğer kanalları kendi kanalımızda bile bu kirli sürecin tartışılması, temizlenmesi engellenmiştir. Sosyal medya üzerinden kanal çalışanlarına yapılan eleştirilerde 'biz spor kanalıyız' söylemine seviyesiz bir üslupla devam edilmiş ve biz taraftarlara "Fenerbahçe 3 Temmuz sürecinde günah keçisi ilan edilmiştir" diyebilecek kadar 'tarafsız' olan bir kanal çalışanı tarafından taraftarlık dersi verilmeye çalışılmıştır.
Bugüne kadar Galatasaray haklarını savunmayı 'fanatiklik' olarak görerek buna yeltenmeyen Galatasaray TV, futbolu yönetenleri bunca zaman verdiği, aldığı veya veremediği tüm kararları nedeniyle,
protesto eden taraftarlarını da her zamanki gibi yarı yolda bırakmış ve bu sesin daha gür çıkmasına hiç bir katkıda bulunmamıştır.
Şimdi soruyoruz, hadi kendileri yapamıyor ama Galatasaray haklarını savunan taraftarlarının bile arkasında durmayacaksa, bunun yayını yapılmayacaksa,
geriye Galatasaray TV'nin hangi var olma sebebi kalmıştır ki?