bu ateş üfleyerek sönmez

   Galatasaray Spor Kulübü başkanı Ünal Aysal geçenlerde katıldığı programda söyledikleri ile sadece biz taraftarlarına değil tüm Türkiye’ye 3 Temmuz’dan beri yaşanan süreçte olması gereken duruşu bir kez daha gösterdi.


   Olayların açığa çıktığı ilk günlerde “Bu ateş üfleyerek sönmez” demeciyle birçok çevrelerin olumsuz tepkisiyle karşılaşmış olsa da duruşunu asla bozmamış, bugün gelinen noktada kendisini eleştirenlerin bile zamanla haklılığını anlayarak, ona göre adımlar atmalarını sağlamıştır.


   Programdaki tuzak soruların hiç birine düşmeyerek hislerimize tercüman olduğunu gördük. Bizler bu sürecin başından beri “bu olay bizim başkanımıza yapılsa herkesten önce biz keserdik hesabını” diyorken, Fenerbahçelilerin başkanları için konvoylar düzenlemelerini şaşkınlıkla izliyorduk. Bunun vefayla, bağlılıkla alakası yok. Bakış açısıyla, ‘dürüstlük’ kavramının içini nasıl doldurulduğuyla alakası vardır.


   “Büyük konuşmayayım ama Aziz beyin başına gelen benim başıma gelmezdi. Aziz Yıldırım'ın başına gelen benim başıma gelseydi, ben Aziz bey gibi davranmazdım. Kulübü karıştırmaz ve bırakır kendi mücadelemi kendim verirdim. Benim başıma bunlar gelseydi, bizim taraftarımız benim arkamda bu kadar durmazdı. İki gün bekler ‘Kulübü terk et, biz işimize bakalım’ derlerdi. Ama Fenerbahçe camiası böyle değil. Aziz Beyin arkasındalar.”


   Çünkü Galatasaray camiası böyle bir lekeyi hiçbir zaman kabul edemez. Anlı şanlı tarihimizle gurur duyuyoruz dediğimiz, müzede bulunan kupalar değil, o kupaları kazanmak için akıtılan terlerdir.


   Ünal Aysal'ın konuşmaları, Galatasaray Spor Kulübünün kuruluş amacını ne kadar benimsediğini göstermektedir. “...Türk olmayan takımları yenmek…” Galatasaray'da hedefler her zaman büyüktür. Bu doğrultuda , hedeflerimize , hayallerimize gelecek en ufak bir zararın karşısında dimdik durmaktadır .Tüm içtenliğiyle ince hesaplara girmeden yanıtlamaktadır gelen tüm soruları.


   Açıkçası başkanlığının belirlenmesinin hemen ardından ilk hedefi sorulduğunda “farklı renklere gönül veren herkesin kol kola maçlar izlemesini sağlamak” demeci bizim de içinde bulunduğumuz çoğunluk tarafından soğuk karşılanmıştı. Ancak bu programdaki açıklamaları ile düşüncelerimiz tamamen değiştirmekle kalmadı. Ayrıca hiç kimseyi kırmayarak, ancak Galatasaray menfaatlerini de sonuna kadar, açık yüreklilikle savunduğunu tüm Galatasaray taraftarına gösterdi.


   Türk futbolunu, ekonomisini düşünüyormuş gibi görünmeye çalışanların ‘futbol batar’ masalına yanıt olarak Ünal Aysal;
“Geçen sene 10. sıraya kadar geriledik. Galatasaray küme düşseydi, Galatasaray Fenerbahçe’den az taraftarı olan bir takım mı? O zaman hepimiz batıyor muyduk? Kimse batmıyordu. Kimse bizi küme düşürmemeye çalışacak mıydı? Hayır. Paşa paşa gidecektik, gelecektik.” demiştir.
Ki atlanmasın Galatasaray’ın başına bu talihsizlik gelseydi, masa başı oyunları sebebiyle değil sahada oynanan oyun sebebiyle olacaktı. Yine başımız dik dolaşacaktık.


   “Cimbom kümeye” tezahüratlarını duyduğumuz zamanlarda bundan daha büyük bir acı yaşayamayacağımızı sanıyorduk ki “kümede kal fener” tezahüratının içeriğine bakıldığında, o günkü acımızla bile aslında gurur duymamız gerektiğini anladık.


   “Futboldan anlamıyorum ancak futboldan anlayandan anlarım” sözüne istinaden takımda kurduğu güç dengeleri ile Ünal Aysal'ın beklediği Avrupa'da başarının geleceğine inancımız sonsuz. Aslında birçoğunun 5-6 senede toparlanamaz dediği Galatasaray, bu kirli gündemde konuşulmaktan çok daha fazlasını hak eden tertemiz bir başarı sağlamıştır. Yıllardır özlemini çektiğimiz takımının arkasında duran taraftar, taraftarının arkasında duran başkan ile haykırışımıza devam edeceğiz;



Yönetim - Futbolcu - Taraftar
Şampiyonsun Galatasaray




'P'opescu -  'OZ' Büyücüsü - 'G'heorghe Hagi

Hiç yorum yok: