Ve Söz Savunmanın! Ya da Savunacak Sözü Olmayanların!




      "En iyi savunma saldırıdır." 

      Aziz Yıldırım’ın sözde savunma adı altında yapmaya çalıştığı şeyin özetidir belki de... Ancak birilerinin kendisine savaşta değil de mahkemede olduğunu hatırlatma vakti çoktan gelmiştir. Başkanlık yaptığı süre zarfında, hiçbir Galatasaray başkanının görmediği kadar, Galatasaray başarısı gören Aziz Yıldırım, bu “hazımsızlığı” yıllardır sarfettiği cümlelerle dile getirdiğinden dolayı olsa gerek, mahkemedeki şu cümleleri çok da şaşırtmamıştır esasen; 
"Fenerbahçe 5 kuruş almadan stadını yaptı, devlet Arena'ya 600 milyon TL harcadı."
Bir alıntıyla hatırlatalım; "sahası olmayan Fenerbahce, uzun süreden beri futbolun ilk oynandığı yerlerden biri olan papazın çayırı yerine kurulan stadı istiyordu. Devreye Maliye Bakanı Saraçoğlu girdi. Tek maddelik bir yasa çıkardı. 'aynı semtte kurulmuş faaliyet gösteren kulüplerin sayısı 1'den fazlaysa o semtte üye sayısı daha fazla olan kulüp 
faaliyetlerine devam eder' diyordu. Saraçoğlu, sahayı hemen Fenerbahçe'ye kiraladı. Saraçoğlu bu esnada Adliye Bakanı oldu. Stadın mülkiyetini Fenerbahçe'ye devretti. Hem de göstermelik bir rakam olan 1 Türk Lirasına."

      Savunmasının tamamını fanatizm içeren  cümlelerle dolduran Aziz Yıldırım, sonra da stad konusunu gündeme getirerek konuyu Galatasaray’a bağlamaktan kaçınmamıştır. Fakat bu da diğerleri gibi içi boş bir savunma olmaktan öteye gidememiştir. Kendisine yönelik suçlamaların içinde ne Galatasaray ne Ali Sami Yen Spor Kompleksinin adı bile geçmezken, kendisine yöneltilen her suçlamada sözü Galatasaray’a bağlayan Aziz Yıldırım, bu tutumunu devam ettirmiştir. Her zamanki gibi kendi tarihinden bihaber tutumuyla, bilmeden yorum yapmaya kalkmış fakat yine hüsranla sonuçlanmıştır.

      Söylediğimiz gibi savunmasında “ben suçsuzum, biz suçsuzuz, asla teşvik şike yapmadık.” cümleleri kurması gereken Aziz Yıldırım, bakın bu operasyonu neye bağlıyor;
16.02.2011 Tarihinde Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü GALATASARAYLI NAZMİ ARDIÇ, ‘Organize Suç Örgütü liderliğini Olgun Peker isimli şahsın yaptığı suç örgütünün eylemlerinin ve yapısının tüm yönleriyle deşifre edilebilmesi amacıyla ’iletişim ve kayda alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır’ diyerek dinleme kararı almak için Beşiktaş’taki Özel Yetkili Savcılığa müracaat etmektedir.
Ne tesadüftür ki, Galatasaray Kongre üyesi Savcı Zekeriya Öz hemen aynı gün 12.Ağır Ceza mahkemesi Başkanlığından ’suç örgütü kurmak ve buna bağlı olarak örgütün faaliyetleri’ diyerek benim için 3 aylık dinleme talebinde bulunmuştur.”
Tapelerde konuşmaların nasıl olduğunu tüm Türkiye gördüğü halde, hala bir şey yokmuş gibi bunlara Galatasaray’lı kişilerin sebep olduğunu ima etmektedir. 
Aynı mantıkla ilerlersek eğer;
Şikeye bulaşmış isimler de Aziz Yıldırım’a pek tanıdık geliyordur herhalde. Alaattin Yıldırım, Tamer Yelkovan, İlhan Yüksel Ekşioğlu, Serkan Acar, Eskişehir Teknik Direktörü Bülent Uygun, Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz… Ne garip bir tesadüftür ki Fenerbahçe’li olduğu bilinen kişilerdir hep suçlamaların odağı. Ama kesin bunların sebebi de Galatasaray Kongre üyesi Savcı Zekeriya Öz ile Galatasaray’lı Nazmi Ardıç’tır.
Aynı Fenerbahçe'yi Avrupa'dan men eden UEFA gibi. Ortada hiçbir suç yok. Ancak Galatasaray'lı savcılar ve sarı-kırmızı UEFA, Fenerbahçeyi suçlamaktadır.

      Fenerbahçelilerin hayal dünyasından gerçeklere, 7 Kasım 2000 tarihine dönelim Aziz Yıldırım için. G.Rangers-Monaco maçı berabere bittiğinden dolayı Galatasaray’ın S.Graz ile beraberliği, iki takım için de Şampiyonlar Ligi’nde devamını sağlayabileceğinden, son dakikalarda iki takım da paslaşmalarla maçı tamamlamıştı. 
Gariptir ki, kendi kulübü hakkında onlarca maç gözler önüne sergilenebilirken, kendini savunmaktan Aciz Yıldırım, Galatasaray’ı bu maç ile kirletmeye çalışmıştır. Rangers – Monaco maçının berabere bitmesi de acaba teşvik kapsamımız içerisinde miydi merak ediyoruz. Gerçekten sağlam bir mali yapı içerisindeymişiz demek ki. 
O dönemde Galatasaray, Fenerbahçe gibi yalnızca evinde maçlara çıkmıyordu. Sonuçta kendisi için yeterli olan sonucu aldıktan sonra kendini geri çekmesi gayet normal değil midir? Karşı taraf için de bu durum yeterlidir. Nasıl ki bir sonraki haftayı düşünerek önde olduğun bir maçta en önemli gördüğün oyunlarını çıkarır ya teknik direktör oyundan. Onun gibi bir durum bu da. Ancak anlayabilene... Masa başındaki işlere öyle yönelinmiş ki, saha da olabilecek normal şeyleri karıştırır duruma gelmiş bazı beyinler, farkında değiller. Neyse...

      Aziz Yıldırım soruyor; “Denizlispor kümede kaldığı halde bu 16 dakikada bir yıl boyunca göstermediği, yapmadığı mücadeleyi sahaya koydu. Acaba neden?” Şimdi bu maça baktıktan sonra Aziz Yıldırım şöyle bir bağlantı kuruyor. Denizli de küme düşmemeyi garantilemişti de neden bizim üzerimize geldiler? Yani madem küme düşmeyeceklerini öğrendiler, gruptan çıkması garantilenen S.Graz gibi neden maçı bırakmadı?
Daha da doğrusu şöyle söylüyor Aziz Yıldırım; "Küme düşmeyecekti Denizli? Neden bizden gol yemedi? Neden sahadan çekilmedi?" Neyle neyin kıyaslandığını daha fazla açıklamamız gerektiğini düşünmüyoruz açıkçası...

      Denizli’de maçın 16 dakika durması ve konsantrasyonlarının bozulduğunu dillendiriyor savunmasında Aziz Yıldırım. İzlemesini isteriz bizler de o 16 dakika üzerine yapılan videoları. Hasan Şaş’ın haykırışını, Hasan Kabze’nin heyecanını, tribünlerde dua eden binleri, evlerinde ağlayan milyonları, çocuklarına sarılan Hakan Şükür’ü, alnının akıyla şampiyonluğu hak eden ancak alnını yardıkları Gerets’i hatırlamasını isteriz bizler de. 

       “Ankaragücü’nü 8-0 yenmesini yeniden irdelemek lazım. O zaman temiz futbolu anlarız. Denizli’ye ne kadar teşvik primi verildiğini bir bürokratın ağzından dinleyelim. Bugünlerde adaletin bekçileri olanların bu ülkeye şikeyi, teşviki getirdiğini unutmayalım.” diyen Aciz Yıldırım aynı zamanda Eskişehirspor’lu Zalad’dan bahsediyor. 
Kimmiş bunlar bir bakalım. Aslında Beşiktaş’lı Zalad, o sezon Ankaragücü’ne gönderilmiş. Son haftaya aynı puanda giren Galatasaray ve Beşiktaş Ankara’nın iki farklı takımıyla karşılaşmıştır. Galatasaray’ın 8-0 yendiği Ankaragücü’nü Beşiktaş o sene 4-0 ve 6-0 ile yenmiş. İlk yarısı 5-0 bitince kaleci Zalad ‘şike’ söylentileri ayyuka çıkacağı için futbolu bırakıp gittiğini açıklamıştır. Üstünden yıllar geçmesine rağmen hala o maçla ilgili herhangi bir şike, teşvik söz konusu olmadığını kendi ağzıyla kaç kere anlatmıştır. 

      Aziz Yıldırım’a, tarihlerden ve farklı skorlardan bahsedecekse başka maçları hatırlatalım isterseniz. Şerefli Galatasaray sayesinde şampiyon oldukları seneleri çok çabuk unutuyorlar da kendi çamurlarıyla kirlettikleri daha eski dönemleri unutmuyorlar her nasılsa. Trabzonspor’la kafa kafaya şampiyonluğa gittikleri yılda, Galatasaray’ın da başarısız olduğu bir dönemde, maçtan önce Fenerbahçe medyasının “Galatasaray maçı satacak” haberlerini unutmasın kimse. O dönem pek çok takıma yenilen Galatasaray, Trabzon maçını kazanmış ancak Fenerbahçe camiasından attıkları çamurlar için herhangi bir özür duymamıştır. 
Bugünlerde adaletin bekçileri olanların diyerek Galatasaray’a laf çarpıtmaya çalışan Aziz Yıldırım şikeyi, teşviki bu ülkeye getirenlerin Galatasaray olduğunu söyleyerek, kendi savunmasını yapamamasını, böyle çamurlar ile örtmeye çalışmaktadır.

''Fenerbahçe Kuvayi Milliye ruhunun temsilcisi oldu. Bize saldırının temel nedeni kuruluş yıllarındaki felsefemizdir. Tarihimizde işgalcilerle verdiğimiz mücadele gibi burdan da yüzümüzün akıyla çıkacağız. '' Yıllardır dile getirdikleri, gerçekmiş gibi gösterdikleri yalan tarihleri, çoğu kez tarihçiler tarafından çürütülse de bugün geleneklerinden yine vazgeçmemiş, lekelerini yalan dolanla savunmaya çalışmışlardır.

      Tarihlerine dönüp baktığımızda , gururla anlattıkları General Harrington Kupası'nın aslında Aziz Yıldırım'ın savunduğu milli mücadele ruhundan ne denli uzak olduğunu görmek mümkündür. İşgal Kuvvetleri Başkanı şerefine düzenlenen General Harrington Kupası'nda, Kuvayi Milliye ruhunun temsilcisi(!) fenerbahçe işgalci kuvvetlerle maçlar yapmıştır. General Harrington ülkemizi işgal eden komutanlardan biridir. Yine Aziz Yıldırım'ın sözde savunmasında bahsettiği milli mücadele temsilcisi başkanlarından bir kaç örnek; Atatürk'ün milli mücadelesine karşı çıkan Salih Paşa,  Atatürk'e suikast girişimde bulunan Dr. Nazım... İşte Fenerbahçenin anlı şanlı tarihinin başkanları..

      Yine sözde savunmasında, kendilerini Türkiye Cumhuriyeti'nden üstün görenlerin olduğunu söyleyen, kendi deyimiyle fenerbahçe cumhuriyeti başkanı, ortada bir Aziz Yıldırım gerçeği olduğunu ve bunun unutulmaması gerektiğini ifade etmiş. Aylardır süren bu davada ısrarla kanıt ve belge isteyen Aziz Yıldırım, acınası savunmasında 'duyumlar aldım' cümleleleri sarf etmektedir. İşin bir diğer komik tarafı da 30 bin tl aylık gelire sahip Aziz Yıldırım'ın kulübe 30 milyon kendi cebinden verdiğidir. 
Aslına bakıldığında bugün yapılan savunmayla gerçek bir fenerbahçe duruşu sergilemiştir, Aziz Yıldırım. 

      Mahkeme dışında değinilmesi gereken diğer bir tarafta medya kuruluşlarının olaya ilgisizliğidir(!). Birçoğunun rengini ve tarafını bildiğimiz medya kurumları, Galatasaray adının geçtiği zamanlarda kulüp binası önünde yatacak kadar mesleklerini ciddiye alırken bu olayda sırra kadem basmışlardır. 'Haber bültenleri' dışında mahkemeyle ilgili hiçbir detaya yer vermemişlerdir. Örneğin şike operasyonu başladığı günlerde ifade vermesi istenen Bülent Tulun için, 'adliyeye getirildi' diye asılsız haber yapan Ntvspor’a “kendi arabamla geldim kendi arabamla gidiyorum” cevabından da anladığımız gibi, kişilere göre olayların nasıl çarpıtıldığı gözler önüne serilmiştir. Biliyoruz ki onlarda birçoğu gibi Galatasaray adının öyle ya da böyle bu işin içine çekilmesi gibi boş bir umudun peşindedirler.


      Uzun irdelemenin kısası, her ne kadar Aziz Yıldırım ve benzerleri "Galatasaray karalanınca biz aklanmış sayılırız" mantığını gütse ve güya kendi savunmalarını bile bu çamurlar üzerine hazırlasalar da, bizler başarılarımızı nasıl aldığımızı çok iyi biliyoruz.
Ve her fırsatta dile getiriyoruz;


...SARIYLA - KIRMIZIYLA
ALNIMIZIN AKIYLA...

                                                                                                                           
                                                                                                     

5 yorum:

'G'heorghe Hagi dedi ki...

Dün akşam Yıldırım'ın savunmasını başından sonuna kadar okurken, Galatasaray'ımıza dil uzatarak kendisini aklamaya çalıştığını, çünkü aklanabilecek açıklamalardan yoksun olduğunu görmüş ve bu ACİZ durumla ilgili bir yazı yazmıştık.

Bugün başkanımız Ünal AYSAL'ın açıklamasını okuduğum zaman anladım ki gerçekten AKLIN YOLU BİR...
Ve gerçekten bizim yolumuz diğerlerininkinden çok ayrı.


----------------------------------
Sayın Aziz Yıldırım,
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı

Bugüne kadar gerek soruşturma aşamasında, gerekse adli makamlara intikalinden sonra bu davanın hukuki sonuçlarını etkileyebilecek en küçük bir imâda dahi bulunmaktan kaçındım, kaçındık. Olayın Galatasaray’ı ilgilendiren yegane boyutu ve tüm çabalarımız, bu konuda karar alması gereken özerk kurumların gecikmeleri durumunda Galatasaray ve Türk takımlarının bir zarar görmesi tehlikesine karşı ilgili mercileri uyarmaktan ibaret oldu.

Hatırlamanız gerekir, 3 Temmuz’dan 24 saat sonra yaptığımız açıklamada tüm Galatasaray camiasından rekabet duyguları içinde hareket etmemelerini ve soğukkanlılıklarını muhafaza etmelerini özellikle rica etmiştim. Bunu spor anlayışımın gereği olduğu kadar toplumsal aşırılıkları önceden engellemek ve meseleyi tırmandırıp nefret duygularının tırmanmamasını sağlamak için yaptım.

Sayın Yıldırım, sizin Başkan olarak temsil ettiğiniz kurum bir spor kulübü, herhangi bir şirket değil. Dolayısıyla sadece yargı kurumlarına ve ceza yasalarına tâbi değilsiniz. Ülke içinde TFF ve uluslararası alanda UEFA ve FIFA kurallarına tâbisiniz. Eğer bir spor kulübü değil de, bir özel şirket söz konusu olsaydı sportif kararlar için davanın sonunu beklemek en doğal hakkınız olurdu. Ama ne yazık ki taşıdığınız sıfat, temsil ettiğiniz kurumun başka sorumlulukları ve futbol dünyasının başka kuralları var.

Belirtmeliyim ki, savunmanızın size yapılan itham ve suçlamalar üzerine kurulmuş olmasını beklerdim ve emin olunuz bu iddiaların haksız olduğunu teker teker kanıtlamanız bir spor adamı olarak beni sadece sevindirirdi. Ne yazık ki, daha ilk günden itibaren yanlış bir yol izlemektesiniz. Galatasaray başta olmak üzere başka kulüpleri de suçluymuş gibi gösterme çabalarınız, hukuk bilgime dayanarak söylüyorum, sizi de, kurumunuzu da temize çıkarmaz. Üstelik spor dünyamız açısından tam da engellemek istediğim o nefret duygularını pekiştirir. Başarıya ne denli tutkulu bir insan olduğunuzu tahmin edebiliyorum. Ama kurumlarımızın başarısının ötesinde topluma karşı önemli sorumluluklarımız var ve bu yönde çağdaş değerleri benimsemiş olmamız gerekir. Bu açıdan kendinizi kurtarmak için bile olsa 107 senelik şerefli tarihimize dil uzatarak ve mesnetsiz iftiralarla “leke bulaştırma” yönteminin size hiçbir faydası olmayacağı gibi son derece tehlikeli neticeler doğuracağını özellikle hatırlatmak isterim.

Sayın Yıldırım, sizi destekleyen saf ve temiz taraftarlarınız, etkinizdeki bazı medya mensupları ne denli alet olurlarsa olsunlar, bizlerin görevi onları kullanıp başkalarına çamur atarak futbolumuzu daha da kirletmek değil, temize çıkması için gayret sarfetmektir.

Suçsuzluğunuzu kanıtlayıp bir an önce özgürlüğünüze kavuşmanızı dilerim.


Ünal Aysal
Başkan
Galatasaray Spor Kulübü

burranazzo dedi ki...

Cok guzel bir yazi. Begenerek okudum. Iyi geceler.

Mitya dedi ki...

Blog yazarina tek bir sorum var: savunmanin tamamini, yani 105 sayfanin tumunu okudunuz mu? Su ana kadar okunan 105 sayfa icinde Galatasaray'in adi ne kadar geciyor?

Gheorge Hagi yazmis ki, Aziz Yildirim'in savunmasini bastan sona okuduk. Pekala, madem oyle, sike suclamasiyla ilgili 3 maca iliskin savunmasina da baktiniz mi? Bunlar sizi halen tatmin etmiyor mu? Neden? Fenerbahce'ye yonelik aylardir Galatasaray'in da icinde bulundugu onlarca kurum tarafindan dogru yanlis bir ton iddia sallanirken, Galatasaray hukuki bir takim duzenlemeler gozardi edilerek federasyonun acil karar almasi gerektigini haykirirken (ki bu kararin kume dusme karari oldugunu hepimiz biliyoruz) o essiz adalet hissiyatiniz hic mi incinmedi? Agziniz acilmadi?

Ne istersen onu goruyorsun, bu kadar basit. Ben aylardir emin olmadigim, ne Fenerbahce kanadina, ne de suc oldugu kesin gozuyle bakan kanada inanmadigim icin bugunu bekliyordum, ancak bu blog gosteriyor ki Aziz Yildirim 100 degil 1000 sayfa ile kendisine yoneltilen iddialari yanitlasa bir cok kesimin umrunda degil.

'G'heorghe Hagi dedi ki...

burranazzo teşekkür ederiz.

-------

Sorularınızı kendi adıma yanıtlayayım Mel. Blogda 3 yazar bulunmakta. Bu yazıyı birlikte yazdık. Ve savunmanın tamamını, her kısmını farklı birisi olmak üzere okuduk. Hatta herhangi bir kaynaktan değil, fenerbahce.org’da yayınlananları aldık. Kaldı ki eğer siz de yazımızın tamamını okuduysanız, bizim Aziz Yıldırım’ın şike suçlamasıyla ilgili maçlara ilişkin savunmalarından ziyade, kendine yöneltilen suçlamaların açıklamalarından çok, Galatasaray’ı karalamaya çalışarak kendini aklama politikası gütmesine olan tepkimizi dile getirdik. Siz iki kanada da inanmadığınız için bugünleri beklemiş olabilirsiniz. Biz dün de bugün de aynı şeyleri söyledik. Eğer böyle bir pisliğe bulaşan bizim başkanımız, yöneticimiz olsa biz arkasında durmazdık! Gözümüzde at gözlüğü, Çağlayanlara akmak yerine, Ağlayarak isyan edenlerden olurduk.
Yazımızı tekrar okuma vakti bulurmusunuz bilmem. Ama kısaca şunu tekrar size söylemek isterim. Biz Aziz Yıldırım’ın kendi savunmasına laf etmiyoruz. İstediği kadar savunsun, mahkeme de gereken kararı versin. Asıl olay KENDİNİ SAVUNSUN. Savunması bitsin, eğer yapabiliyorsa kendini aklasın. Ancak Galatasaray’a bulaştırmak istediği şeyler komik. İddialar komik.
Yeri gelmişken bir daha söyleyelim. Ne demektir Galatasaraylı Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü ve Galatasaraylı savcı yüzünden bunlar? O zaman şimdi Fenerbahçeli Mahkeme Başkanı sayesinde içi rahat mıdır yani? Yarın öbür gün çıkabilecek temiz kararına bizler de bunu öne sürerek mi karşı çıkalım o zaman?
Alın size Başkanımız Ünal Aysal'ın dediği gibi "son derece tehlikeli neticeler"...
Evet, federasyon acil karar almalıydı. Aynı Aziz Yıldırım mantığıyla ilerlersek eğer; tapeler ortaya çıktığı zaman herkes ne kararın alınması gerektiğini bildiğinden dolayıdır, Fenerbahçeli TFF başkanının istifası. Bu sebeple neden incinmeliymişiz anlamış değilim.

'P'opescu dedi ki...

G'heorghe Hagi'ye katılmakla beraber benim de eklemek istediğim bir şeyler var Mel için.. Mel , peki siz Ünal Aysal'ın şimdiye kadar bu konu ile ilgili yaptığı açıklamaları okudunuz mu ? Fenerbahçe'ye yönelik aylardır Galatasaray'ın da içinde olduğu onlarca kurum tarafından doğru yanlış bir ton iddianın ortaya atıldığını söylemişiniz. Galatasaray Fenerbahçe'ye yönelik hangi iddialarda bulundu ? Ünal Aysal her zaman Galatasaray'ın menfaatleri doğrultusunda hareket etmiştir. Galatasaray olarak mutlaka Avrupa'da olmamız gerektiğini belirtmiştir. Olayların bu kadar içindeyken yapılan bu açıklamaları Fenerbahçe'ye yönelik doğru yanlış iddialar olarak görüyorsanız eğer bu noktada sizin dediğinize geliyoruz,' ne istiyorsan onu görüyorsun '
Son olarak; biz Galatasaray olarak GSTV'de şike davası ile ilgili haber yayınlamama kararı alırken siz başkanınızın savunma olarak sunduğu Graz maçını gününde yayınladınız.